Medikal Sanayi Çalıştay Sonuç Bildirgesi Yayınlandı
GÜNDEMFırat Kalkınma Ajansı (FKA) Sanayi ve Ticaret Komisyonu tarafından gerçekleştirilen Medikal Sanayi Çalıştayı'nın sonuç bildirgesi arandı.
Prof. Dr. Gezer şu ifadeleri kaydetti:
“Türkiye’nin medikal malzeme ve tıbbi cihaz ihracatı 200 milyon dolar, ithalatı ise 2 milyar dolardır. Bu rakamlara göre ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 10 civarında olup oldukça düşüktür. Bu sonuç, ilgili alanda yüzde 90 oranında dışarıya bağımlı olduğumuz anlamına gelmektedir. Oysa Türkiye’ye nispetle küçük bir ülke olan İsviçre, ilgili alanda çalışan 1600 şirketi ile 15 milyar dolar ciro yapmakta, 51.000 kişilik istihdam sağlamakta ve 8 milyar dolar yani Türkiye’nin 40 katı ihracat gerçekleştirmektedir. Tıbbi Cihazlar katma değeri yüksek olan ürünlerdir. Örneğin bir mikro işlemci, bir taşınabilir bilgisayarda kullanıldığında bu bilgisayarın değeri 1000 TL iken, aynı işlemci bir tıbbi cihazda kullanılıp yazılımla birleştirildiğinde değeri 100 kat artabilmektedir. Medikal malzeme konusunda gerek ülkemiz gerekse TRB1 bölgemiz büyük bir iç pazara sahiptir. Ülkemizde her yıl onlarca hastane açılmakta ve yurt dışından on binlerce tıbbi cihaz satın alınmaktadır. Bu kadar büyük bir iç pazara sahip ülkemizin tıbbi cihazlar konusunda daha ciddi yatırımlara yönelmesi kaçınılmazdır. Medikal sanayinin gelişmesi, alanla ilgili biyomedikal mühendisliğin gelişimiyle de yakından ilgilidir. Biyomedikal Mühendisliği, insan ile ilgili hastalıkların tanısı ve tedavisinde kullanılan tüm cihaz ve sistemlerin üretimi, kullanımı ve yönetimini içeren bir mühendislik alanıdır. Tıbbi cihaz üretimi için, her iş dalında olduğu gibi girişimci, sermaye, insan kaynağı ve mekâna ihtiyaç vardır. Bunların temininde en büyük sıkıntı girişimci ve nitelikli insan kaynağı konusunda yaşanmaktadır.”
Prof. Dr. Gezer, “Medikal sanayinin geliştirilmesinde Ar-Ge çalışmaları önemli bir yere sahiptir. Dünyada Ar-Ge giderlerini GSMH’nın yüzde 4’üne kadar yükselmiş ülkeler vardır. Bu oran ülkemizde henüz yüzde 1’e yaklaşmıştır. Dahası gelişmiş ülkelerde bu kaynağın yüzde 70-80’i özel sektör, yüzde 20-30 kamu tarafından kullanılırken biz de bu oranlar tersinden gerçekleşmektedir. Bu ise verimliliği olumsuz etkilemektedir. İnovasyonda dünyada ilk üç ülke İsviçre, İsveç ve Singapur’dur. Bu ülkelerden ilk ikisi geçmişten beri bir gelişim ve inovasyon kültürüne sahip ülkelerdir. Sonuncusu ise 1965’de kurulan, 434 kilometrelik küçük bir ülkedir. Singapur’un bu durumu bize, ciddi bir geçmişe sahip olmadan, sıfırdan başlayarak, bazı planlama ve düzenlemelerle kısa sürede dünya çapında bir inovasyon merkezine dönüşmenin mümkün olabileceğini göstermektedir” dedi.
“Tematik üniversite sistemine geçilmeli” diyen FKA Kalkınma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Gezer şöyle devam etti:
“Nasıl ki bir insan her konuda uzman olamazsa, bir üniversite de her alanda uzmanlaşamaz. Bu yüzden hızla tematik üniversite sistemine geçilmelidir. Bu temalardan bazıları nükleer enerji, nano teknoloji, biyoteknoloji, kompozit malzemeler, ileri üretim teknolojileri, otomotiv sanayi, tıbbi cihazlar, ulaşım teknolojileri vs olabilir. Bunun başarılması durumunda belli alanlarda temayüz eden üniversiteler kısa zamanda gıptayla bakılan üniversitelere dönüşeceklerdir. Diğer taraftan interdisipliner çalışmalar artırılmalıdır. Ar-Ge, çok boyutlu multidisipliner bir çalışma gerektirir. Zira günümüz sistemleri oldukça karmaşık olup birçok bilim alanını beraber içerirler. Bu yüzden proses mühendisliği, endüstri mühendisliği, sistem mühendisliği, mekatronik mühendisliği gibi yeni mühendislik alanları doğmuştur. Örneğin bir tıbbi cihaz üretmek istiyorsanız anatomi, biyoloji, fizik, kimya, malzeme bilgisi, mekanik tasarım, elektronik tasarım, yazılım bilgisi vs gerekecektir. Bütün bu yeteneklerin tek bir insanda ya da firmada toplanması pek mümkün değildir. Bu yüzden disiplinler, üniversiteler ve firmalar arası işbirliği imkânları artırılmalıdır.”
Medikal sanayi için özel sektöre çağrıda bulunan Gezer, “Ülkemizde yüzde 1’lere yaklaşan Ar-Ge harcamaları için ayrılan kaynağın tamamına yakını kamu tarafından sağlanmaktadır. Oysa gelişmiş ülkelerde bu kaynakların yüzde 70-80’i özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Bu yüzden ülkemizde özel sektörün Ar-Ge’ye daha çok kaynak ayırması sağlanmalıdır. Ayrıca firmalarımız teşvik olmaksızın Ar-Ge yapmama eğiliminden vazgeçmelidirler. Maalesef firmalarımızın birçoğu hem yatırımı hem de Ar-Ge çalışmalarını teşvikten faydalanarak yapmak peşinde koşmakta ve enerjilerinin önemli bir kısmını bu işler almaktadır. Teşvik olmaksızın Ar-Ge’ye kaynak ayırmak neredeyse kimsenin aklına gelmemektedir. Oysa gelişmiş ülkelerde bu duruma rastlamak mümkün değildir. Firmalar Ar-Ge’ye ciddi kaynaklar ayırmalıdır, zira gelişmenin ve rekabet etmenin yolu buradan geçmektedir. Malatya, Elazığ, Tunceli ve Bingöl illerini kapsayan TRB1 Bölgesi, hekim ve hasta yatağı sayılarının esas alındığı sağlık göstergeleri açısından ülkemizdeki 26 ajans bölgesi arasında ikinci sıradadır. Bölgemizin diğer alanlardaki durumu dikkate alındığında bu düzey oldukça iyi bir düzeydir. Bölgede bulunan yaklaşık 50 hastanede yoğun bir tıbbi sarf malzemesi ve tıbbi cihaz kullanımı söz konusudur. Devam etmekte olan sağlık yatırımlarıyla bu tüketim daha da artacaktır. Bununla birlikte bölgede medikal sanayi gelişmemiş olup medikal malzeme üretimi yok denecek kadar azdır. Sağlık göstergeleri açısından iyi durumda olan bölgemizin medikal malzeme üretimi konusunda bu durumda olması düşündürücüdür. Bölgenin bu alanda mesafe kaydetmesi büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden bölgenin bütün ilgili kurum ve kuruluşları zaman kaybetmeksizin buna yönelik bir vizyon geliştirmeli, bir projeksiyon ve yol haritası ortaya koymalıdırlar” ifadelerini kaydetti.
İlginizi Çekebilir